Makale ve tez incelemesidir!
Kuruluştan Yıkılışa Kadar Osmanlı Diplomasi Tarihi
Diplomasi, devletler arasındaki ilişkilerin barışçıl yollarla yürütülmesidir. Diğer bir deyişle, Uluslararası İlişkileri yürütme sanatıdır. Kendi içinde farklı şekilde gelişen diplomasi, Osmanlı Devleti’nde ilginç bir süreç izlemiştir.
Osmanlı Devleti, zayıflamaya başlayıp toprak kaybetmeye başlayınca sürekli diplomasiyi kullanmaya başlamıştır. Yani Osmanlı Devleti diplomasiyi hayatta kalmak için kullanmıştır. Yine de bu durum Osmanlı Devleti’nin yıkılmasını engelleyememiştir.
Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve yükseliş dönemlerine baktığımızda, 18. yy’da görülen diplomasinin olmadığı görülmektedir. Ancak bu, Osmanlı’nın kuruluş ve yükseliş dönemlerinde diplomasiyi kullanmadığı anlamına gelmemektedir. Kurulduğu yer itibariyle karşısında Bizans İmparatorluğu vardır ve Bizans’ın ihtiyacı olan paralı askerlik, at yetiştiriciliği ve kölelik müessesesinin Osmanlı’da elde tutulması sonucu bir takım diplomatik ilişkilerin kurulması doğaldır. Yani Osmanlı Devleti, bu dönemde diplomasiyi kullanmıştır. Ancak bu, hemen hemen her şeyde olduğu gibi hem İslam hukuku kurallara göre sürdürülmüş, Cihat anlayışı ve buna bağlı olarak da fetihler şeklinde olmuştur.
Bizans’ın son dönemlerinde ortaya çıkan taht kavgaları ile mücadele etmesi ve Osmanlı’nın bundan istifade edip Çimpe Kalesi’nin alması, dönemin güzel bir diplomatik ilişki örneğidir. Ayrıca kuruluş döneminde evlenme yoluyla da diplomasi kullanıldığı görülmektedir. Osmanlı Sultan’ı Orhan Bey, Bizans Prensesi Teodora ile evlenmesi buna örnektir. Kalelerin kuşatılmasında kaleyi barış yoluyla almak için çabalanmıştır. Bu da kuruluş dönemi diplomasi faaliyetlerine örnektir.
Kuruluş döneminde gelişimi bakımından olumsuz olan diplomasi örneği de mevcuttur. Bu döneminde meydana gelen Cem Sultan Olayın da , Cem Sultan ölene kadar Avrupalılar tarafından büyük koz olarak kullanılmıştı.
YÜKSELİŞ DÖNEMİNDE DİPLOMASİ
Yükseliş döneminde, askeri başarıların yanında, Fatih’in Cenevizlilere kapitülasyon vermesi, Venediklilere sürekli dış temsilcilik ya da elçi bulundurma hakkının verilmesi ve Venedik bayrağı çeken gemilere ateş edilmeme ayrıcalığının verilmesi gibi gelişmeler de diğer önemli örnekler olarak gösterilebilir.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde savaş alanında olduğu kadar diplomasi alanında da başarılı olunmuştur. Osmanlı Devleti, bu dönemde egemenliği altındaki topraklarda bulunan Katoliklere karşı Ortodoksları koruduğu gibi Ruslarla da Ortodoks nüfusa hakim olma hususunda rekabet içinde olmuştur. Bu durum Osmanlı Devletinin siyasi açıdan ne kadar güçlü olduğunu gösterirken aynı zamanda İslami bir imparatorluk olmasına karşın Ortodoks çevresinin çok olması da Osmanlı Devleti açısından batıya karşı çok büyük bir diplomatik başarı olmuştur.
İlk zamanlarda Osmanlı Devleti’nde sürekli dış temsilciliği olan ülke Venedik iken, Avrupa Akdeniz’deki üstünlüğü Osmanlıya kaptırdıktan sonra Venedik gibi diğer devletler de Macarlar, Hırvatlar, Kutsal Roma İmparatorluğu v.b. İstanbul’da Avrupa geleneğine uygun büyükelçi statüsünde olmasalar bile İstanbul’a gelmeye başlamışlardır. Zamanla İstanbul’un diplomatik önemi büyümüş ve diplomasi gelişme göstermiştir.
Osmanlı Devletinde ki diplomatik gelişmelerin, Avrupa’da gelişen diplomatik kurallara uymayan yönleri vardı. Osmanlılar yabancı elçilerin kabulünde, dost ile düşman gördüklerinin arasında büyük bir ayrım yapıyorlardı. Örneğin, İran elçisi huzura geldiğinde büyük bir itibar görürken, Avusturya elçisi geldiğinde ise kötü davranışlar sergilenebilir, bazen huzura bile kabul edilmeyebilirdi.
Duraklama ve Gerileme Dönemi Osmanlı Diplomasisi
Duraklama dönemiyle birlikte savaşın yerini diplomasi almıştır. Kuruluş ve yükseliş dönemlerinde yabancı devlet sultanları Osmanlı sadrazamına denk sayılırken duraklama ile özellikle 1606 Zitvatoruk Antlaşması ile eşitlik sağlanmıştır.
Diplomasi, savaşlarda başarısızlıklar yaşanınca, hayatta kalmak için bir organizma olarak görülmüştür. Elçiler, önceden antlaşma yapmak, buyrukları bildirmek gibi sebeplerden giderken, bu dönemle birlikte elçilerin gidiş sebepleri de değişmiştir. Artık elçiler, “biz nerede hata yaptık?” sorusuna cevap aramak üzere gönderilmeye başlanmıştır.
- III.Selim döneminde 1793’lerde diplomatik anlamda Osmanlı Devleti, diğer devletlerde yer alan olaylar ve gelişmelere ilişkin daha doğrudan ve güvenilir bilgi sahibi olmak ve aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nu Batı’nın dışında bırakmamak nedenleriyle Avrupa başkentlerinde sürekli elçilikler kurma kararı alarak “ad hoc”
diplomasiyi bırakarak sürekli diplomasiye geçmiştir. İlk sürekli Osmanlı elçiliği de 1793 yılında, dönemin başat gücü olması nedeniyle İngiltere’ye açılmış ve Yusuf Agah Efendi de ilk sürekli Osmanlı elçisi olmuştur
19.Yüzyıl Osmanlı Diplomasisi
Osmanlı, gücünü kaybedince “bari var olanı koruyalım, kollayalım ve dışlanmayalım” mantığıyla içerde ve dışarıda denge politikası izlemeye başlamıştır.
II. Mahmut zamanında, 1808’de Senedi İttifak’ı yapmışlardır. Yani içerdeki güçsüzlük, Osmanlı’yı diplomasiye adete yapıştırmıştır. Mehmet Ali Paşa Olayı nedeniyle ilk defa bir Osmanlı Sultanının kendi içindeki bir olaydan dolayı batılı güçlerden yardım istemesi burada verilebilecek en güzel örneklerden biridir. Bunun yanında 1856’da yapılan Islahat Fermanıyla Osmanlı, Avrupa Devletler Sistemine kabul edilmiş ve Osmanlının Avrupalılığı tescil edilmiştir. Ayrıca, bu dönemde, kurum olarak da diplomasinin geliştiği de görülmektedir. Tercime Büroları
kurulmuştur. Bugünün Dış İşleri Bakanı diyebileceğimiz, eskiden yabancı devlet temsilcileriyle yazışıp antlaşmaları kayda geçirme gibi yetkilere sahip olan Reis-ül Küttap’ın gerilemeyle birlikte yetkileri artırılmıştır. Artık kurum diplomatik faaliyetlerin de merkezi haline gelen bir kurum halini almıştır.
1. Dünya savaşı öncesi Osmanlı’nın Almanya’ya yakınlaşması diplomatik dünyada İngilizler tarafından yalnız bırakılması ile gerçekleşmiştir. Almanya’ya yakınlaşan Osmanlı Devleti kurtuluş umuduyla itilaf devletlerine savaş açacaktır.
Yine I. Dünya Savaşı’nda , patlak veren Mehmet Ali Paşa olayı Osmanlı Diplomasisinin öldüğü/ bittiği an olmuştur. Çünkü diplomasi sadece bir kelime oyunu değildir. Diplomatik başarı arkasında mutlaka bir askeri güç gerektirmek zorundadır. Askeri güç olmayınca diplomasinin bir anlamı yoktur. Bu yüzden Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı ile askeri anlamda çökünce, diplomatik anlamda da bir çöküş yaşamıştır.